Uzmanlar, deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, kirlilik ve kuraklık gibi faktörlerin müsilaj riskini artırdığını belirtirken, Prof. Dr. Salihoğlu, özellikle Haziran ayının kritik olduğunu ve bu aydan itibaren müsilajın yoğunlaşabileceğini vurguladı. Salihoğlu, Marmara Denizi’nde müsilajı yaklaşık altı hafta önce gözlemlediklerini ve Karadeniz’den boğaz yoluyla giren suyun şiddetine bağlı olarak yüzeyde görülebileceği öngörüsünde bulunduklarını hatırlattı.
Prof. Dr. Salihoğlu, “Maalesef bugün, daha önce öngördüğümüz durumları art arda yaşıyoruz. Müsilajın 2021’de o seviyeye ulaşmasının ana sebeplerinden biri yine üst sudaki değişimdeki azlıktı ve eğer Karadeniz suyundaki girdiler bu mevsimde artmazsa o yoğunlukta müsilajı yine görebiliriz,” dedi. Son günlerde Karadeniz’den giren suda bir artışın geçici bir rahatlama sağlayabileceğini ancak uzun vadede Karadeniz suyunda çok ciddi bir artış beklemediklerini ifade etti.
Sıcaklık Artışı ve Kuraklık Durumu Kötüleştiriyor
Yaklaşık 15 gün önce yüzeyde yoğun olarak müsilaj görüldüğünü, ardından rüzgar ve dalgaların etkisiyle bir azalma yaşandığını belirten Salihoğlu, son günlerde müsilajın tekrar yüzeyde görülmeye başladığını bildirdi. “En büyük endişemiz kurak koşullar. Bu koşullar yüzünden Marmara’nın yüzey suyundaki değişim düşük kalacaktır,” diyen Salihoğlu, denizin zaten yoğun kirlilik baskısı altında olduğunu, yüksek fitoplankton üretimi, yüzey suyunun değişmemesi ve artan sıcaklıklarla birlikte Marmara’da hem oksijen seviyelerindeki düşüşün hem de müsilaj yoğunluğundaki artışın beraber seyredeceğini belirtti.
Müsilajın özellikle Marmara’nın güney sahillerindeki körfezlerde daha çok görüldüğünü, bu bölgelerde kirliliğin hapsolduğunu ve Susurluk Havzası’ndan gelen yoğun kirliliğin baskısı altında olduğunu ekledi.
Müsilajın Ekosisteme “Çarpan Etkisi”
Prof. Dr. Salihoğlu, Karadeniz’den gelen suyun kirlilik yükünün Marmara’dan daha az olması nedeniyle Marmara’nın yüzeyini bir nevi temizlediğini ifade etti. Ancak müsilajın oluşması durumunda ekosistem için kritik sonuçlar doğurduğunu vurguladı: “Denizdeki kirlilik ve oksijen azlığı durumu devam ediyor. Müsilaj oluştuğu zaman ekosistem için kritik olan canların üstünü kaplayabiliyor, oksijensiz kalmalarına sebep olabiliyor. Hatta bu müsilaj çürüdükçe oradaki oksijeni daha da azaltarak ekstra bir düşüşe neden oluyor. Bu da biyoçeşitliliği daha kötü yönde etkiliyor.”
Tehlike Çanakkale Boğazı’na da Yayılabilir
Marmara Denizi’nde müsilaj yoğunlaştıkça Çanakkale Boğazı’ndan çıkışının artacağını ve o bölgeyi de etkileyeceğini belirten Salihoğlu, Ege Denizi’nin daha oksijenli suyu sayesinde müsilajın burada daha hızlı parçalanarak Marmara’daki kadar hasar bırakmayacağını kaydetti.
Salihoğlu, tüm bu sorunların ana kaynağının “kirlilik” olduğunun altını çizerek, “Bu sürdüğü sürece farklı fitoplankton türleri besin bulacak. Yazla birlikte ışık seviyeleri, sıcaklık ve sudaki katmanlaşma artacak. Özellikle 15-20-25 metredeki küçük fitoplankton türleri daha da fazla üreyecek. Hem oksijen azlığı hem de müsilaj konusunda riskler artarak devam edecek,” diyerek sözlerini tamamladı.
News
